Trump’ın Tehcir Planı

 

Ocak 2025’te kabul edilen ateşkes anlaşması sonrası Müslümanlar ve uluslararası toplum İsrail saldırılarının durdurulması ve Gazze’ye insani yardımların kapısının açılması ile harekete geçti. İnsani yardım konvoyları Mısır’dan Gazze’ye doğru hareket ederken, İsrail güçleri de sınırlı düzeyde yerleşim yerlerinden çekilmeye başladı. Gazze’nin kuzeyine doğru, yıkılan evlerinin yıkıntılarında evlatlarının ve sevdiklerinin cenazesini aramak için harekete geçen Filistinlilerin, Gazze’nin gelecekte kurulacak bağımsız Filistin Devletinin ayrılmaz parçası olduğunu dünyaya gösterdiği saatlerde; ABD Başkanı Donald Trump, hakkında tutuklama kararı olan savaş suçlusu Netanyahu’yu Beyaz Saray’da ağırlamaktaydı.

Netanyahu ile yaptığı basın açıklamasında Trump, ABD’nin Gazze’de uzun vadeli bir mülkiyet pozisyonuna sahip olduğunu düşündüğünü söyledi ve Gazze’deki Filistinlilerin komşu ülkelere (Ürdün ve Mısır) kalıcı olarak yerleştirilmesi gerektiğini ifade etti. Trump’ın açıklamalarına tepki gösteren Ürdün ve Mısır ise açıkça bu karara karşı olduklarını ifade etti. Ancak Trump, iki Arap ülkesinin Filistinlileri Gazze Şeridi’nden gönderme planını reddettiklerini açıklamasına rağmen, Mısır ve Ürdün’ün yerinden edilecek Gazzelileri kabul edeceğini vurguladı. Bir basın açıklamasında Trump’a, Mısır ve Ürdün’ün planı reddetmesi durumunda iki ülkeyi buna zorlamak için gümrük vergisi uygulamayı düşünüp düşünmediği sorulduğunda, “Bunu yapacaklar. Biz onlar için çok şey yapıyoruz, onlar da yapacaklar.” ifadelerini kullandı.

 

İNŞAAT SEKTÖRÜNDEN GELEN BAŞKAN

Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından Trump, Gazze Şeridi’ni insandan arındırmaya ve Filistinlileri Mısır ve Ürdün gibi ülkelere sürmeye yönelik planının detaylarını sundu. Trump’a göre Gazze’nin yeniden inşa edilmesi planı kapsamında Arap ülkelerinin fonları ve Amerikan şirketleri önemli bir rol oynayacak. Trump, Gazze’nin yeniden inşasına dikkat çekerken ABD’nin Gazze’ye yerleşeceğini açıklamış ve daha da ötesinde Filistinlilerin tehcir edileceğini ifade etmişti. Filistinlilerin tehcir edilmesini savunan Trump, Netanyahu ile ilgili tutuklama kararından dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptırım öngören başkanlık kararnamesini de imzaladı.

 

Gazze’ye yönelik tehcir söyleminin gerçekliğinin tartışıldığı günlerde Trump, Truth Social hesabında Gazze planına dair detayları paylaştı. Plana göre “Gazze Şeridi, savaşın sonunda İsrail tarafından Amerika Birleşik Devletleri’ne devredilecek, Filistinliler, bölgede yeni ve modern evlere sahip olacak, çok daha güvenli ve güzel topluluklar olarak yerleşecekler.” Açıklamasının devamında “ABD, dünyanın dört bir yanından gelen büyük geliştirme ekipleriyle birlikte çalışarak, türünün en büyük ve en görkemli örneklerinden biri olacak olan projenin inşasına yavaş ve dikkatli bir şekilde başlayacak.” ifadelerini kullandı.

Trump’ın, İsrail sağının on yıllardır dile getirdiği Filistinlilerin tehcir edilmesi politikasını savunurken esasında milyarlarca dolarlık projelere odaklandığı düşünülebilir. BM hasar değerlendirme raporlarına göre, İsrail’in bombardımanı sonrasında oluşan yaklaşık 50 milyon tondan fazla molozun temizlenmesi 21 yıl sürebilecek ve 1,2 milyar dolara kadar maliyet oluşturacaktır. Ancak daha da önemlisi yeniden inşa bütçesidir. Gazze’nin yeniden inşasının maliyetinin 2 trilyon dolar civarında olacağı, tamamlanmasının da 7 ile 15 yıl arasında süreceği tahmin edilmektedir.

İnşaat sektöründen gelen Trump, Amerikan şirketlerine Körfez sermayesi ile Gazze’de büyük ihaleler almayı planlıyor olabilir. Milyar dolarlık inşaat projelerine odaklanan Trump yönetiminin, Gazze planının bölgeye ve Gazze’ye istikrar getirmekten öte daha büyük çatışma ve dönüşümlere yol açacağını öngörmesi gerekir. Amerikan askerlerinin güç kullanarak Filistinlileri zorla göç ettirmeye yönelmesi durumunda İsrail’in Batı Şeria’da da büyük yıkımlar ve ölümlere yol açacak bir yayılma politikasını hayata geçireceği açıktır. Öte yandan zorla göç ettirmenin Mısır ve Ürdün’de büyük bir koas ve çatışma dinamiğini ortaya çıkartacağını söylemek de yanlış olmaz.

 

KIRMIZI ÇİZGİMİZ

Tüm bunların ötesinde ümmetin kanayan yarası olan Filistinlilerin zorla tehcir edilmesinin yaratacağı dinsel, toplumsal, siyasal ve askeri tepkiler Orta Doğu’da daha büyük çatışmalara yol açabilir. Trump’ın tehcir politikasının savaşsız gerçekleşme olasılığının olmadığını Amerikan yönetiminde yer alan Cumhuriyetçilerin de bilmemesi imkansızdır. Kudüs’e ve özellikle Mescid-i Aksa’ya el uzatılması, Harem-i Şerif’in kutsiyetinin ayaklar altına alınması girişimleri bizler açısından kırmızı çizgidir. 15 aydır canları pahasına vatanlarını savunan Filistinlilere sürgün ve tehciri reva gören Amerikan yönetiminin, bölgeye istikrar değil istikrarsızlık getireceği açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla 15 ay süren işgal ve soykırım politikası karşısında direnen Müslümanların ve Filistinlilerin Trump istedi diye vatanlarını terk edeceğine inanmak Filistin Davası’nın dinsel, tarihsel ve siyasal önemini en basit tabirle kavrayamamak anlamına gelmektedir.

 

Dahası kuruluşu 250 yılı öncesine dayanan bir devletin Başkanı olan Trump’ın, geçmişi 4 bin yılı aşan Filistinlileri ata topraklarından tehcir edeceğini ifade etmesinin bizim açımızdan dikkate ve konuşulmaya değer hiçbir yanı yoktur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın altını çizerek belirtiği üzere “Bunlar tamamen abesle iştigaldir. Havanda su dövme çabalarıdır. Gazzelileri binlerce yıllık ezeli ve ebedi vatanlarından çıkarmaya kimsenin gücü yetmez. Gazze’si, Batı Şeria’sı, Doğu Kudüs’üyle Filistin, Filistinlilerindir.”

 

Not: Bu yazı ilk önce https://www.yenisafak.com/dusunce-gunlugu/trumpin-tehcir-plani-4678519 yayınlanmıştır.

 

.